Fark ettim ki hayat neredeyse iş-ev-aile içinde rutinde dönüyor. Bu bende ve bir sürü çalışan annede mecburen bir konfor alanı yaratıyor... bir bakmışız fazla normal insanlarız! Konfor alanlarımız içinde çocuğumuz, işimiz, evimiz, kocamız... bir kaç arkadaş (şanslıysak matrak) dışında kaptırmışız 3. viteste pek risk almadan sürüyoruz hayatı bir yerlere.
Friday, July 5, 2013
Rutini Kırmak İçin Bütüne Sahip Çıkmak
Dün akşam izlediğim bir belgeselde, yaşlı bir adam komunitelerin önemini vurguluyordu. Her Pazar kiliseye gittiğinde böyle bir topluluğa girmenin onda nasıl bütünle bir olma duygusu yarattığını, oradayken ruhunun nasıl yükseldiğini hissettiğini paylaştı... Toplu halde yapılan niyetlerin, beraber şarkı söylemeninö ritüellerin şefkati ve birliktelik duygusunu artırdığını biliyorum. Sonra belgeseli çeken kişi yaşlı adama sordu; Peki sonra ne oluyor? Neden biz Pazar'ları kilisede hissettiğimizi hayatımızın tamamına yayamıyoruz da birbirimizi unutuyor, rekabet ediyor, bencilleşiyor, hep tüketmenin peşine düşerek bütünden kopuyoruz? Cevap tam kalbe isabet: "Çünkü oradan çıktığın andan itibaren tüm sistem orada hissettiklerini bir daha uyandırmamak üzerine kurulmuş durumda. Sen bir sonraki Pazar gününe dek gırtlağına kadar hayatta kalma mücadelesi verirken, bu duygular stimüle olmuyor."
Bence İstanbul'daki yaşamlarımız da tamı tamına böyle. O nedenle Gezi'deki dayanışma ruhunu, yaratıcılığı, rutini kıran farkındalığı bilinçli bir şekilde sahiplenmek ve sürdürmek çok önemli. Sadece toplumsal nedenler yüzünden değil, kendi akıl ve duygusal sağlığımız için de bunu yapabilmeliyiz. Bütünü hissetmek kendimizin büyük resimdeki yerini fark etmemizi sağlar, daha doğru bir benlik algısı yaşatır insana. Yalnızlık bir illüzyon, insan bütünle güçlü ve anlamlı.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment